Akılcı İyimser – Matt Ridley | Satır Arası’ndan Kitap Notları

|

Cagri Sarigoz

Satır Arası YouTube kanalında yorumladığımız 4. kitap, Matt Ridley‘in Akılcı İyimser‘i oldu.

Şimdiye kadar yayınladığımız oturumların videolarını Pazar günü ya da hafta içinde akşamları çektiğimiz için enerji düşüklüğü yaşayabiliyorduk. Bu sefer oturumu yayın için son günümüz olan 18 Mart Pazar gününden bir gün önce, Cumartesi öğleden önce Zoom toplantı odamızda bir araya gelerek çektik. Bu sayede enerjimiz daha yerindeydi bu oturumda :)

Bu oturumda bir farklılık yapıp, moderasyona çok bağımlı kalmadan, daha interaktif bir şekilde oturumu yürüttük. Bizce oldukça keyifli oldu, umarım siz de keyif alırsınız.

▶️ Satır Arası 4. Oturum YouTube videosu: https://youtu.be/Y7zuFlQeLh0

🎧 Podcast bölümü: https://bit.ly/2FNHtAB

Akılcı İyimser’i öneren ben olduğum için bu oturumun moderasyonunu ben yaptım. Moderasyona hazırlıklı olmak adına bu sefer elimden geldiğince detaylı notlar tutmaya çalıştım, sonuçta 56 sayfalık bir Google Docs dokümanı elde ettim 😅. Kitap notlarının yanında moderasyona yönelik notlar da tuttum.

Bu notlarımı da kitap hakkında bilgi sahibi olmak isteyenlerin işine yarayabileceğini düşünerek paylaşmak istedim. Kitabı okurken notları çoğunlukla telefonumda yazdığım için Türkçe karakterleri kullanamadım, bolca yazım hatası da içerebilir, ettiğim sürç-i lisan için şimdiden af diliyorum 🙂

Güneşli bir Cumartesi sabahı, oturum için son hazırlıkları yaparken.

Moderasyon Başlıkları

Muhtemel konular:

  • Nufus, sehirlesme, gelismislik ve refah iliskisi
  • Kendine yetme gercekten bu kadar kotu bir sey mi? Bize hep tam tersi ogretilmisti okullarda.
  • İnsanligin geneli icin karamsar olup, kendi sahsi refahi icin iyimser olma ikilemi
  • Karamsarligin her zaman onde olmasi, iyimserlik bu kadar zor mu?
  • Das Adam Smith Problem: Diğerkamlık (başkasını düşünme, iyilikseverlik, empati) ve bencilliği bir arada barındırmamız.

Yazar hakkinda

Matt Riddley (@mattwridley), Oxford Zooloji doktoralı bir bilim adamı, iş adamı ve yazar. Kendisini ilk kez Genom adli kitabini okuduğumda tanimistim, sonrasinda Mark Zuckerberg’in okuma listesinde Akilci İyimser’e denk gelmiştim.

Matt Riddley’in TED Videosu – When ideas have sex: https://youtu.be/OLHh9E5ilZ4

Kitap Hakkinda Genel İzlenimler

Matt Riddley Genom ve buna benzer diger kitaplarinda insan turunun diger turlerle olan yakinligini islerken, bu kitapta ise ayristigi yonler uzerinden yola cikar.

Kitabi ilk okumam birkac ay surmustu, o zaman dipnotlardaki referanslara da dikkat ediyordum. Referans verilen kitaplarin ve makalelerin basliklari cogunlukla ilgi cekici seylerdi, bu yuzden arada bu referanslarda berilen basliklar uzerinde dusuncelere daldigim oluyordu :) Bu sefer referanslara cok takilmayip, dipnotlardaki yorumlari okuyarak ilerledim ama notlar alarak ilerleyince yine cok zamanimi aldi tabii.

Yazar kapitalizme yurekten inaniyor. Kitapta sık sık Adam Smith’in Wealth of Nations kitabindan alintilar yer aliyor. Kitabın birçok yerinde kendi kendine yetme zihniyetinin, otarşinin yoksulluk ve gerileme getirdiğinden bahsediyor. Bilimadami ve yazar olmasinin yani sira bircok farkli sektorde is yapmis.

Ridley kitabın çoğu yerinde piyasa ekonomisi karşıtlarının ve karamsarların istatistiklerle oynayarak kendi tezlerini kanıtlamaya çalıştıklarından, ancak çoğu zaman birkaç yıl içinde öngörülerinin tutmadığından bahseder. Ridley bazı istatistikleri paylaşırken de benzer şekilde istatistikleri hep iyi yönden göstermeye çalıştığını fark ettim. Karşısına aldığı grupların eleştirdiği tutumlarını kendisi de kimi zaman sergilemiş.

Kitabi okurken, insan yavas yavas Ridley’in anlattigi hikayeye kapilip, bir seyler icat etme, dunyaya bir yenilik getirme hevesiyle doluyor. Ayni zamanda asil amaci olan okuyucusunu “akilci iyimser” olmaya ikna etme yolunda hunerlerini sergiliyor. Kitabi ilk okudugumda da benzer hislere kapilip dunyaya daha olumlu bakmaya baslamistim. Aradan zaman gectikce ister istemez medyanin olumsuzluk bombardimanina maruz kalip karamsar dusuncelere kapildigim oldu ama kendimi hizlica toparlayip, benim icin asil onemli olan konulara odaklanabilme yonunde bana buyuk katkisi oldugunu soyleyebilirim.

Kitaptaki bölümlerin birkaç cümlelik özetleri

  • Giriş – Fikirler Ciftlestiginde, 13
    • İnsanligin gelisimi ve dunyaya hukmeder hale gelisinde, diger turlere gore en onemli farki onun kolektif ve birikimli bir sekilde zekasini gelistirebilmesinden kaynaklanmaktadir. “Cinsellik, biyolojik evrim icin ne ise, takas da kulturel evrim icin odur”: fikirler ciftlesip yayildikca kulturel evrim hizlanir.
  • Birinci Bölüm – Daha Güzel Bir Gun: Emsalsiz bir Şimdiki Zaman, 23
    • Son elli yilda (1955’ten 2005’e) insanligin buyuk bir cogunlugunun yasami daha iyiye gitti. Yoksullarin orani azaldi, yoksullarin refahi artti. İstisnalar elbette var ama bu hizda giderse 2035’de yoksulluk tamamen ortadan kalkabilir – ama mutemelen kalkmaz.
  • İkinci Bölüm – Kolektif Beyin: 200.000 yil oncesinden bu yana takas ve uzmanlasma, 59
    • Homo erectus yaklasik 1 milyon yil boyunca ve sonrasinda homo heidelbergensis yaklasik yarim milyon yil boyunca kullandiklari el baltalarini gelistirememisler. Oysa bu surecte her iki turun de beyinleri buyumustur. Bu erectus insansıları 1.5 milyon yıl boyunca gözle görülür bir teknolojik ilerleme kaydedememişken, Homo Sapiens nispeten kısa bir sürede nasıl bu kadar ilerleme kaydedebilmiştir? Cevabı takas ve uzmanlaşmada yatıyor.
    • Ridley ticaretin düşünülenden çok daha önce, on binlerce yıl önce takas formunda başladığını anlatıyor.
  • Üçüncü Bölüm – Erdemin Üretilmesi: 50.000 Yıl Öncesinden Bu Yana Mal Değistokuşu, Güven ve Kurallar, 99
    • Akrabalar arasindaki isbolumu ve guven duygusu diger sosyal canlilarda da vardir ancak kendi grubu disindakilerle isbirligi yapabilmek insana ozgudur. Gunumuze kadar gelen modern ekonominin gelisiminde de once akraba grubu ya da bir diaspora icinde baglari saglam tutup, grup icindeki guven duygusundan beslenerek grup disindakilerle daha iyi isbirlikleri saglanmaktadir. Böylece, güven üzerine kurulu bir sistemin aşağıdan yukarı kurulmasına olanak sağlanmış olur.
    • Das Adam Smith Problem: Diğerkamlık (başkasını düşünme, iyilikseverlik, empati) ve bencilliği bir arada barındırmamız.
  • Dördüncü Bölüm – Dokuz Milyarı Doyurmak: 10.000 Yıl Öncesinden Bugüne Çiftçilik, 133
    • Ridley geleneksel anlatinin aksine, ticaretin tarimdan elde edilen uretim fazlasiyla yayildigini degil, ticaretin yayilmasiyla tarim yapmaya imkan olusturulup uretim fazlasiyla ticaretin daha da hizlandigini soyler. Tarımın geçmişten bugüne yaşadığı verim artışının öneminden bahseder.
    • Organik tarımın aslında çevreye daha çok zarar verdiğinden, tarımda kendine yetme fikrinin yoksulluk getireceğinden bahseder.
  • Beşinci Bölüm – Şehirlerin Zaferi: 5.000 Yıl Mncesinden Bugüne Ticaret, 171
    • Ridley kitabin bu bolumunde tarihin farkli donemlerinde ticareti gelistirenlerin hikayelerini -biraz da epik bir dille- anlatir. Tarihte kendilerine cokca yer verilen savascilar ve devlet adamlarinin yaptigindan daha cok bu tacirlerin onemli etkileri oldugundan dem vurur.
    • Çoğunlukla yozlaşma ve durgunluğu beraberinde getiren sıkı devlet politikaların işe yaramaz olduğundan bahseder. Şehirleşme sayesinde üretimin uzmanlaşıp tüketimin çeşitlenmesinin hızlanmasını anlatır.
  • Altıncı Bölüm – Malthus’un Tuzağından Kaçmak: 1200 Yyılından Sonra Nüfus, 205
    • Sanayi devrimi öncesinde nüfustaki ani artışların ekonomileri çökertip açlık ve sefalete sebep olabiliyordu (Malthus’un Tuzağı), sanayi devrimi sonrasındaysa hem piyasa ekonomisi sayesinde açlık ihtimali düştü, hem de nüfus artış oranı şehirleşme ve “demografik geçiş”le birlikte kendi kendine düşmeye başladı.
  • Yedinci Bölüm – Kölelerin Serbest Bırakılması: 1700 Yılından Sonra Enerji, 227
    • Ridley basta komur olmak uzere fosil yakitlar sayesinde sanayi devriminin Malthuscu nufus ust sinirina dayanmadan surdurulebildigini soyler. İronik bir durumdur bu: sanayi devriminin surdurulebilir olmasi, yenilenemeyen enerji kaynaklarinin kullanimi sayesinde olmustur. Oysa sanayi devrimi oncesinde hep yasanan durum; yenilenebilir enerji kaynaklarinin nufus artisini karsilayamaz hale gelip, ekonomilerin kendine yetme ve sonrasinda gelen yoksulluk sarmalina girmesiydi.
    • Ridley biyoyakit olarak etanol uretiminin cevreye verdigi zarardan ve gida fiyatlarinin yukselmesine sebep olup, yoksul ulkelerde acligi artirdigindan bahseder.
    • Enerji uretiminde ve tuketiminde verimlilik arttikca, enerjinin fiyati dusecegi icin yeni iktisadi aktiviteler ortaya cikip enerjiye olan talebi artirmaktadir. Aslinda watt insanligin cansiz kolesidir.
  • Sekizinci Bölüm – İcadin İcat Edilişi: 1800 Yılından Sonra Artan Verimlilik, 261
    • Ridley “azalan verim orani”nin neden olacagi ekonomik durgunluk kiskacindan bilginin kolektif bir bicimde yayilmasi, icatlar ve yenilikler sayesinde surekli olarak cikabilmemizden bahseder. Bu aslinda bir surekli bir devinim halidir.
    • Yeniliğin bazı bölgelerde belirli sürelerle alevlenip sonra tekrar sönüp başka yerlerde ortaya çıkma özelliğini Ridley çalı yangınına benzetir. İcatların ve yeniliğin itici gücünün neler olabileceğini sorgular. Bilim, sermaye, fikri mülkiyet ve son olarak da devlet’in kimi zaman itici güç olabileceğini, devlet’in çoğu zaman engelleyici bir unsur olduğunu söyler. Asıl itici gücün takas olduğunu ileri sürer.
    • Bilginin yok olmamasi ve katlanarak cogalmasi, fikirlerin ciftleserek sonsuz fikir olasiligini ortaya cikarmasi Ridley’nin iyimserliginde en onemli etkenlerden birisidir.
  • Dokuzuncu Bölüm – Dönüm Noktalari: 1900 Yılından Sonra Karamsarlık, 291
    • Ridley karamsarligin prim yaptigindan, gunumuze yonelik -hele hele ki- gelecege yonelik iyimser yorumlarda bulunanlarinsa cogu zaman asagilanip dislandigindan dem vurur. İslerin kotuye gidecegini dusunup, ekonomilerin buyume hevesinden vazgecmesi gerektigi Ridley’e tam bir sacmalik olarak gorunur.
    • Karamsarların 1900’lerin başından bu yana öne sürdüğü meseleleri ele alır Ridley bu bölümde ve bunların çoğunun boşa çıktığını anlatır: Dönüm Noktası Hastalığı, Kanser, Nükleer Mahşer, Kıtlık, Kaynakların Tükenmesi, Temiz Hava, Salgın Hastalıklar. Bunların hepsine çare olarak önerilegelen ekonomiyi yavaşlatma, piyasa ekonomisini zayıflatıp ülkelerin kendine yetmesi fikirlerin herhangi bir sorunun çözülmesine katkı sağlamadığını söyler Ridley.
  • Onuncu Bölüm – Günümüzün İki Büyük Karamsarlığı: Afrika ve 2010 Sonrası İklim, 325
    • Ridley Afrika’nin yoksulluk ile eger zenginlesirse artacak kuresel isima arasinda bir kiskacta oldugu yönündeki genel görüşün gercegi yansitmadigini dusunuyor.
    • “Daha Sicak ve Zengin mi, Yoksa Daha Soguk ve Yoksul mu?” sorusunun cevabının daha sıcak ve zengin olması gerektiğini anlatır.
  • On Birinci Bölüm – Takasbilim: 2100 Hakkında Akılcı İymserlik, 363
    • Ridley akilci iyimserligini anlatirken gunumuzde hala aclik ve sefalet icinde yasayan 1 milyar insan oldugu gercegini yadsimiyor, tam tersine bu insanlarin durumunun iyilesebilmesi icin ekonomik ilerleme, yenilik ve degisim icin israrci olmak gerektigini, bunun ahlaki bir gereklilik oldugunu soyluyor.

Kitaptan Notlar

Bogazici Universitesi Yayinevi

Birinci baski: Agustos 2013

Giriş – Fikirler Ciftlestiginde, 13

İnsanligin gelisimi ve dunyaya hukmeder hale gelisinde, diger turlere gore en onemli farki onun kolektif ve birikimli bir sekilde zekasini gelistirebilmesinden kaynaklanmaktadir.

Çiftlesen Zihinler, 17

İnsan dogasi on binlerce yil icinde cok az degisti ama insan kulturu bas donduren bir hizla gelisiyor, evrimlesiyor.

“Cinsellik, biyolojik evrim icin ne ise, takas da kulturel evrim icin odur”: fikirler ciftlesip yayildikca kulturel evrim hizlanir.

Kitap 2008 finansal krizi doneminde yazilmaya baslanip, 2010 yilinda yayinlanmistir. Buna ragmen, yazar akilci iyimserligi yayma amaciyla yola cikar.

Yazarin bircok farkli sektorde is yaptigini ogreniriz.

Yazar ayni anda uc farkli renkte “gerici” grupla catistigini soyluyor:

  • Kulturel degisimden hoslanmayan maviler (muhafazakarlar)
  • Ekonomik degisimi sevmeyen kizillar
  • Teknolojik degisimden hosnutsuz yesiller

Birinci Bölüm – Daha Güzel Bir Gun: Emsalsiz bir Şimdiki Zaman, 23

Son elli yilda (1955’ten 2005’e) insanligin buyuk bir cogunlugunun yasami daha iyiye gitti. Yoksullarin orani azaldi, yoksullarin refahi artti. İstisnalar elbette var ama bu hizda giderse 2035’de yoksulluk tamamen ortadan kalkabilir – ama mutemelen kalkmaz.

Herkes icin bolluk, 28

1955 de yuzyilin basina, 1900’lere gire cok daha mureffeh bir yildi. 2005’te ise bu refah ortami cok daha ilerleyip genis nufuslara yayildi. Karamsarlar bunun bedelini cevre kirliligi olarak goruyor. Belki Pekin gibi ulkelerde evet, ama Bati Avrupa ve Amerika’da cevre kirliligi azaliyor.

İnsanlarin ortalama omru uzuyor, emeklilik sureleri artiyor. Yaslilikta yasanilan maluliyet orani da duruyor. “Hastalik halinin kisalmasi”: insanlarin hem omru uzuyor, hem de olmekle gecen sureleri kisaliyor.

Yasam kalitesindeki esitsizlik azaliyor. 1970’lerden bu yana gelir esitsizligi artiyor olsa da, Cin ve Hindistan gibi ulkelerin orta ve alt siniflari zenginlestigi icin, artik sadece zengin azinliklari memnun etmek icin degil, orta-alt gelir grubundaki yiginlari da memnun etmek icin girisimler ortaya cikiyor. Basta gelir esitsizligi yaratan ekonomik gucler, sonrasinda tekrar esitlilige katki sagliyor.

Gelir gruplari arasindaki boy uzunluklari gibi fiziksel ozelliklerin yani sira IQ farki da daraliyor. Toplam IQ artarken, dusuk gelir grubundaki cocuklarin IQ’su daha hizli artiyor. Muhtemel sebpoler: daha iyi beslenme, egitim ve gelisime katki saglayan deneyimlere daha fazla zaman ve para ayirabilme.

Adalet bile iyiye gidiyor, DNA testi gibi teknolojiler sayesinde.

Ucuz isik, 32

Son iki yuzyil icinde temel 4 ihtiyac (gida, giyim, yakit, barinak) ucuzlamistir diyor yazar. Konut fiyatlari icin gunumuzde bunu soylemek pek mumkun degil sanki, bunu biraz arastirmak lazim.

Temel ihiyac olmamakla birlikte, yapay isik maliyetindeki dusus inanilmaz boyuttadir.

Zamandan tasarruf, 34

Birim zamanda yaptigimiz calisma karsisinda aldigimiz mal ve hizmetlerin miktari artiyor, bu da bize refahi getiriyor. Aaglik hizmetleri ve egitim, 1950’lere gore karsilastirildiginda calisma saati bakimindan maliyeti artan bir avuc sey arasindadir.

19. yuzyil Amerikasinin soyguncu baronlari, yaptiklari yolsuzluklari bir kenara birakirsak, Amerikan halkinin daha az calisma saati karsiliginda daha cok mal ve hizmetlere erisebilmesini saglamistir.

Konut fiyatlarindaki azalma ise daha az belirgindir. Bunun sebebi buyuk oranda devletin getirdigi kisitlamalar ve piyasanin fiyatlari yukarda tutma cabasidir.

Not: Yazarin burada ortalama rakamlar uzerinden gitmesi aslinda cok dogru bir yaklasim degil. Ornegin soyle bir cumle var: “1950’lerde Macdonalds’tan cizburger yemek icin otuz dakika calismak gerekiyordu; bugun uc dakikalik calismayla satin alinabiliyor.” Amerikada saatlik asgari ucret çoğu eyalette 7.25 dolarken (çizburger fiyatı 1 dolar), ortalama gelir uzerinden boyle bir hesap yapmak, rakamlari kendi istegine gore egip bukme anlamina gelir.

Mutluluk, 38

Zenginlik mutluluk getiriyor, ama asil mutlulugu getiren sey, bireylerin ozgurce siyasi ve yasamsal tercihlerinde bulunabilecekleri bir ortamda bulunmalari.

Sıkıntı, 41

Yazar kotu olaylarin basimiza gelebilecegini yadsimiyor ama su cumledeki yaklasim onemli bence:

“… Dogru, fakat en kotusunu varsaymak bu kaderden kacmayi saglamaz; insanlarin nasibine duseni iyilestirmek icin ugras vermek ise işe yarayabilir.”

Ekonomik büyümenin sağlanması için “paradan para kazanma” akımlarına kapılmamak gerekiyor, çünkü paradan para kazandığımızı sanarken aslında gelecek neslin refahından borç almış oluyoruz. Not: Radyo 521’de de bu “paradan para kazanmak” meselesinin aslında nasıl bir işe yaramadığı, tamamen bireysel refah odaklı bir yaklaşım olduğu güzel işleniyor. Bu akımlar kontrol dışına çıkarsa, 2008 finansal krizi gibi noktalara sürüklenebiliyoruz maalesef.

Doğal zenginlikleri olan ülkeler rantçı zihniyetle yönetilip fakirleşme sarmalına girebiliyor. Yeni fikirler üretip insanların hayatını kolaylaştırmaya hizmet ettikçe ekonomik büyümeyi sağlayabiliriz.

Karşılıklı bağlılığın ilanı, 45

Takas ve uzmanlasma sayesinde, bundan yuzyil once ancak cok zenginlerin elde edebilecegi lukslerin daha fazlasini ortalama bir insan elde edebiliyor. “Kendi basina yetmek” ise nostaljik bir hayalden baska bir sey degil. Bu hem bireyler, hem de ulkeler gibi menfaat gruplari icin de gecerli. İnsan kolektif calisma yetenegi sayesinde, kendisine bos zaman yaratip bu zamani istedigi gibi degerlendirebilir.

Emegin katlanarak cogalmasi, 50

Gunumuzde elimizin altinda olan urunler ve hizmetler, binlerce yillik insan emegini icinde barindirir. Gecmisten bugune mucitleri bilim adamlarin ve girisimciler bunlarin gelismesine katki saglamistir. Gunumuzde kazancimizin daha kucuk bir kismini temel ihtiyaclarimiza harcayip, geriye kalan parayla arzularimizi tatmin edebiliyor ya da kendimize bos zaman yaratabiliyoruz.

Kendine yetmek yoksulluktur, 53

Global pazar sayesinde mal ve hizmetlere ulasmak artik daha kolay ve surdurulebilir. “Gida mili” uzerinden ithal gidalari kotulemek, bir anlamda bu gidalri ureten fakir ulkelere bir darbe daha vurmak olur. 18. yy’da fizyokratlar Fransa’nin tarimdan sanayiye gecmemesini salil veriyorlardi, 20. yy ikinci yarisinda da sanayi isgucunun azalip hizmet sektorundeki isgucu artisi iktisatcilari panige sokmustu. Ama beklenen sekilde ekonomiler kotuye gitmedi. İsgucu surekli olarak yeni acilan sektorlere akti ve insanlara daha cesitli hizmetler sundu.

Kirsal cennetin dirilisi, 55

Avci-toplayici donemde, insan disindaki turlere karsi ustunluk saglandigi donemlerde bile guvenlikten soz edilemezdi, surekli olarak kabileler arasi ve kabile icinde savaslar yasaniyordu. O zamanki siddet orani gunumuzde gerceklesiyor olsa, her yil 2 milyar insanin olmesi gerekirdi. Oysa gunumuzde her yil 100 milyon insan oluyor. Kitlik ve hastaliklar da nufusun limitli kalmasinda onemli bir etkendi. Gida bulamadigi icin cocuklari oldurmek sik rastlanan bir durumdu.

Yeninin cagrisi, 57

İnsanlari luks tuketime yonelten statu ve cinsel ustunluk saglama durtuleri, ayni zamanda icatlar yapilmasinda, medeniyetin ilerletilmesinde de itici guc olmustur. İnsanlik takas yapip islerini ozellestirdikce ilerlemistir, peki bunu nasil saglamistir?

İkinci Bölüm – Kolektif Beyin: 200.000 yil oncesinden bu yana takas ve uzmanlasma, 59

Homo erectus yaklasik 1 milyon yil boyunca ve sonrasinda homo heidelbergensis yaklasik yarim milyon yil boyunca kullandiklari el baltalarini gelistirememisler. Oysa bu surecte her iki turun de beyinleri buyumustur. Bu teknolojik durgunluk nasil olabilmistir?

Belki de bu el baltasi yapma becerisi, belli kus turlerinin belli tarzda yuvalar yapabilmesi gibi, bir fenotip (genlerle aktarilan, biyolojik olmayan ozellikler) ya da bir icguduydu.

Erectus insansilari eti pisirip yedikce beyinleri buyudu, bagirsaklari kuculdu. Erectus insansilari gunumuz insanina o kadar benzemesine ragmen 1.5 milyondan uzun bir sure dunya uzerinde kaldiklari surede Homo Sapiens’in yasadigi gelisimi ve degisimi yakalayamadi.

Homo Devingenus, 64

Gunumuzden 150.000 ile 80.000 yil oncesi arasinda Afrika ve Etiyopya’da, deniz kabuklarini sus amacli kullanip bunlarin takasini da yapan bir tur olarak insan ortaya cikti ve Afrika’dan tasip dunyaya yayilmaya basladi.

Degistokusa Baslamak, 67

İnsanin farklilasmasi icin olasi nedenler:

  • Afrika’nin sik degisen iklim kosullari yuzunden uyum saglayabilmek icin gecirilen mutasyonlar. Yazar bu nedeni gercekci bulmaz cunku iklim degisikligine sadece homo sapiens degil, o bolgedeki tum turler de maruz kalmistir ancak bu turlerde bir degisim gorulmez.
  • Beynin gelisiminde rol oynayan bir gende yasanan bir mutasyon ile dilin gelismesi. Neandertallerde de bu genin bulundugu kesfedilmistir, yani onlarin da sofistike bir dili vardi muhtemelen. Neandertallerde dil olmasina ragmen bir kulturel degisim yasanmamistir.

Ridley bu iki aciklamayi da kabul etmez. İnsan turunde genetik degisimin kulturel degisime ayak uydurmaya calistigini soyler. Kulturel degisimin temel etkeninin ise farkli nesnelerin bireyler arasi takasi, yani degistokus oldugunu soyler. Bu sayede kolektif beyin gelismeye baslamistir. Peki takasa ne yol acti? Atese hukmetmek ve yemekleri pisirerek yemeye baslamak guclu bir olasiliktir.

Toplayicilik icin Avcilik, 73

İlk belirgin isbolumu ve uzmanlasma cinsiyetler arasinda gerceklesmistir: erkekler avci, kadinlar ve cocuklar toplayici. Erkegin getirdigi duzensiz proteine karsilik kadinin sagladigi duzenli karbonhidrat takasi ile iki taraf da kazanir. Erkek & kadin isbolumu ile insan turunde bireyler tek beyin yerine iki beyin ve iki bilgi deposu birlikte calismaya baslamistir.

Cinsiyetler arasi uzmanlasma ve takastan, grup icinde ve oradan da gruplar arasinda uzmanlasma ve takasa dogru ilerlemis olabiliriz.

Sahil Boyunca Gezinerek Doguya, 79

Afrikadan cikan modern insanin atalari sahil boyunca doguya, Hindistan’a ve oradan Avustralya’ya gitti. Bazilari kuzeye ic kesimlere yoneldi ve orada erectus insansilariyla karsilasti. Batida ise Avrupa’yi zorluyordu. Sapiens bu yayilimi sirasinda erectus insansilarini dunua uzerinden sildi. Ayni zamanda yavas ureyen buyuk hayvanlarin da soylarini tuketti.

Ticeret Yapmali miyiz?, 84

Evrim icin seks neyse, teknoloji icin takas odur. Takas yeniliklerin yapilmasini tetikler.

Peki binlerce yil boyunca teknolojik gelisim neden yabas ilerlemistir? İnsanlarin kendi ic gruplarinda kulturel muhafazakarliga sahip olmasi, disa kapali olmasi buna neden olmus olabilir.

Ricardo’nun Sihirli Numarasi, 87

Yenilik Aglari, 91

Modern insanin beyni ozel falan degildi; farki yaratan unsur, modern insanin sahip oldugu ticaret aglari, yani onlarin kolektif beyinleriydi.

Baska kabilelerle temasi kesilen insan kabileleri, ayni erectus insansilarinda oldugu gibi bir teknolojik durgunluga, hatta gerilemeye giriyorlardi. Bunun temel sebebinde kendi baslarina uzmanlasmaya ve isbolumune yeterli kisi ve zaman kaynagi ayiramamalariydi. Dis kabilelerle ticaret yapan daha kucuk kabileler bile teknolojik acidan ilerleyebilmistir, cunku diger kabilelerle ticaret yapip kendi uzmanlik alanlarinda ilerleme kaydedebilmislerdir.

Yakindoguda Kurulan Aglar, 94

Yakindogu’da (guneybati Asya) nufus artisiyla birlikte alisveriste bulunan ve uzmanlasan kolektif beyinler buyumus ve teknolojiyi ileri tasimistir. Avustralya’nun dunyanin geri kalanindan yalitilmisligi oradaki kabilelerin eski dunyadakilere gore teknolojik olarak geride kalmalarina neden olmustur. Tamamen yalitilmis olmamakla birlikte, Afrika’da da belirli bolgeler birbirinden yalitilmis halde kaldigi icin geride kalmistir.

Üçüncü Bölüm – Erdemin Üretilmesi: 50.000 Yıl Öncesinden Bu Yana Mal Değistokuşu, Güven ve Kurallar, 99

Takasa aliskin kabilelerin uyeleri ultimatom oyununda genelde yariya yakin oranda parayi diger kisiye vermektedir.

“Burada tamamen insana ozgu bir becerinin ipucu yatiyor; bu, yabancilarla muhatap olma ve isbolumunun dusmanlari bile kapsayacak kadar genisletme becerisidir.”

Bu cumlenin dusundurdukleri: Bunun ornegi gunumuzde devletler arasindaki iliskilerde de gorebiliyoruz. Zaman zaman devletler arasinda cesitli sebeplerle gerginlik ciksa da, bu gerginliklerin cogunlukla ticarete olumsuz bir etkisi olmuyor.

Akrabalar arasindaki isbolumu ve guven duygusu diger sosyal canlilarda da vardir ancak kendi grubu disindakilerle isbirligi yapabilmek insana ozgudur. Gunumuze kadar gelen modern ekonominin gelisiminde de once akraba grubu ya da bir diaspora icinde baglari saglam tutup, grup icindeki guven duygusundan beslenerek grup disindakilerle daha iyi isbirlikleri saglanmaktadir.

 

Ticaret Ortagi Bulmak, 103

Ticaret genelde cift yonlu ve kisiel bir iliski olarak baslayip, oradan gruplar arasi ticarete dogru evrilme egilimindedir. Ticaret sanildigi gibi tarim devriminde degil; cok daha oncesinde, avci-toplayicilar doneminde baslamistir.

Guvenin Ozsuyu, 107

Dusundurdukleri: Lise yillarimda kafami kurcalayan bencillik & iyilikseverlik iliskisini yasadigim hayat deneyimiyle kafamda oturtabilmitsim. Yukaridaki cumleler yillar icinde edindigim deneyimi ozetleyivermis, kendimi daha da bir aydinlanmis hissetmemi sagladi :)

Ridley, guven duygusunu pekistiren oksitosin hormonunun fizyolojisi ve ticaret iliskisinden bahseder. Oksitosin fizyolojisi diger sosyal memelilerde de bulunur ancak onlarda ticaret gelismemistir. Hangisi digerini dogurmustur kesin olarak bilinemese de, Ridley once ticaretin olusup, oksitosin fizyolojimizin buna uyumlu mutasyonlari one cikardigini tahmin eder.

Gelecegin Golgesi, 112

Yapilan her bir ticari islemde gelecegin golgesi vardir; bugun bir musterini kaziklarsan ileride elde edecegin gelirlerden olursun. İnternet uzerindeki sanal pazarlarin saticilara yorum girilmesini saglamasi bu gelecegin golgesini sanal pazara getirmis, boylece karsilikli guven duygusunu diri tutmustur. Siber suclular ve dilandiricilar elbette var ve olacaklar, bunlari engellemek icin buyuk bir siber guvenlik sektoru de gelisiyor bir yandan.

Ozetle: guven takasi, takas da guveni guclendirir.

Guvenin zayifladigi durumlarda ise tum ticari/finansal sistem cokusun esigine gelebilir.

Guven, piyasalarin islemesini sagliyorsa, piyasalar guven yaratabilir mi?, 114

Ridley genel kaninin aksine, piyasalarin ve kapitalizmin guven yaratip hem uretici hem tukecinin kazanabilecegi, hem isci hem patronun refah seviyesinin artabilecegi bir ortam saglayabilecegini soyler.

Cebir, Ozgurlugun Ziddidir, 117

Ridley, “Piyasa iktisadi serpilirse hayirseverlik tavan yapar” cumlesini kurarken anlattigi orneklerde piyasanin ayni zamanda gelir adaletsizligine de yol acabildigini goz ardi etmis sanki.

Brink Lindsey’in soyledikleri gunumuzde yasadigimiz siyasi & ekonomik celiskileri guzel ozetliyor.

Canavar Sirket, 124

Ridley buyuk sirketlerin hep goz onunde ve elestirilerin odaginda olurken cok daha vermisz calisan, burokratik devlet kurumlarinin yuzyillarca ayakta kalmasina ve halktan yikici tepkiler almamasini tuhaf buluyor.

Sirketler gunumuzde cok daha disariya acik durumda olmak zorundalar. İnternet sayesinde tuketiciler kolaylikla bir markanin ayibini ortaya cikarip itibarini zedeleyebiliyorlar.

Yaratici yikim: yeni teknolojiler ve inovatif is yapis sekilleri bazi is alanlarini ortadan kadirirken halkin refahinin artmasina ve boylece yeni is alanlarinin olusmasina olanak saglar.

Ticaret ve Yaraticilik, 128

Yeni piyasa ekonomisinde dev ve hantal sirketlerin ayakta kalmasi cok zor, ya batacaklar ya da daha kucuk otonom parcalara bolunup is yapacaklar. Gunumuzde yenilikci sirketler surekli olarak calisanlarini memnun etme ve daha iyi olanaklar saglama konusunda rekabet eder durumdalar.

Ridley’in su cumlesine ben de aynen katiliyorum: “Firmalar insanlarin gecici bir sure bir araya toplanip baska insanlarin tuketme ihtiyacinin karsilanmasini kolaylastiracak sekilde uretim yapmalarina yardimci olan yerlerdir.”

Kurallar ve Aletler, 129

Gelismislik ve ilerleme icin ticaret yeterli degil; kurumlar, hukukun ustunlugu, islerin kurallara bagli olmasi da gerekiyor. Kurallar ve aletlerin gelisimi birbirini takip ederek, birbirinin yolunu acarak ilerlemistir. Bu da yine Ridley’in gorusune gire uzmanlasma ve takas sayesinde olmustur.

Dördüncü Bölüm – Dokuz Milyarı Doyurmak: 10.000 Yıl Öncesinden Bugüne Çiftçilik, 133

Ridley bu bolume Alp daglarinin tepesinde bulunan meshur “buz adam” Oetzi’den bahsederek baslar. Gunumuzden 5.300 yil once yasamis bu dagcinin uzerinde gununuz dagcilarinin ihtiyac duyduguna benzer kiyafetler ve aletler bulunmaktaydi. Acik bir sekilde Oetzi bunlarin hepsini kendi basina uretmis olamazdi.

Ridley’in tanimiyla tarimin ana fikri: Baska turlerin isgucunu yonlendirerek insanoglunun hizmetine sunmak. Cifticilik tanimi: uzmanlasma ve takasin kapsaminin genisletilip isin icine baska canli turlerinin de katilmasi. Pek naif, pek insan-merkezci bakis acisina sahip tanimlar.

Ridley geleneksel anlatinin aksine, ticaretin tarimdan elde edilen uretim fazlasiyla yayildigini degil, ticaretin yayilmasiyla tarim yapmaya imkan olusturulup uretim fazlasiyla ticaretin daha da hizlandigini soyler.

Tarimdan once insanlar tahillardan un cikarip bunu pisirmeyi biliyordu aslinda. Zaman zaman tarima gecmeye calistiklari da oluyordu ama iklim degislikleri tarimi terketmek zorunda biraktirabiliyordu. Gunumuzden 11.500 yil once, son buzul cagi sona erdikten sonra iklim daha iliman ve ongorulebilir hale gelince, tarim dunyanin her yerinde yayilmaya basladi. Tarim adeta bir zorunluluk haline gelmisti.

Ticaret Olmadan Ciftcilik Olmaz, 139

Ridley yine ciftciligin ticaretin baskisiyla hizlandigini soyler. Gunumuzden10.000 ila 5.000 yil once arasinda ciftcilik neredeyse tum Avrupa ve Avrasya’ya yayilmistir. Onceden bir gol olan Karadeniz’in sularinin artmasi sonrasinda bu golun kiyisinda yasayan ciftciler batiya goc etmistir. Batiya giderken kuzey Avrupa’daki yasama uygun mutasyonlar gecirip daha soluk ten rengine sahip olmuslardir. Boylece az miktarda gorulen Gunesten azami D vitamini uretebilir olmuslardir. Ciftciler yayilirken ormanlari yakip / kesip yeni tarim alanlari acmislardir. Hatta bu yayilma sirasindaki orman yanginlarinin iklimin isinmasina sevep olduhu dusunulmektedir. Ridley o zamanki ciftciligin gunumuze kiyasla kisi basina 9 kat karbondioksit salinimina sebep oldugunu soyler.

Kapital ve Metal, 142

Madencilik ve baska pek cok is kolu, tarimdan elde edilen uretim fazlasinin olusturdugu sermaye ve artan nufusun cesitlenen ihtiyaclarini ticaret yoluyla karsilayabilmek icin ortaya cikmistir. Ridley ciftciligin hicbir zaman kendi basina var olmadigini, yaninda yeni is kollari da yarattigini soyler. Kitabin bircok yerinde bahsettigi gibi; kendi kendine yetmeye calisan toplumlarin yoksul kaldigini, uzmanlasma ve isbolumlerinin olusup ticaretin gelistigi toplumlarim refaha erdigini soyler.

Ridley gunumuzdeki piyasalarin benzerlerinin Neolitik cagda bile yer aldigini soyler. İktisatcilarin gunumuz tuketicisinin akilciligini abartip, eski caglardaki toplumlari da gereginden fazla naif, i rituel amacli degistokus yapan yi niyetli takascilar olarak betimlemesinden yakinir.

İgrenc Vahsi?, 146

Avci-toplayiciliga romantik bir bakisla bakip, tarima gecisi buyuk bir hata olarak gorme egilimi tutarsizdir. Avci-toplayicilar da ciftciler kadar zorluk cekiyor ve surekli olarak siddet eylemleri gosteriyorlardi. Avci-toplayici toplumlarda da ataerkillik gibi cinsiyetler arasi esitsizlikler yasanabiliyordu. Oetzi’nin de kanli bir savasta birkac kisiyi oldurdukten sonra olduruldugu dusunulmektedir.

Siddet eylemleri kabileler icinde de yasanmaktaydi; kurban etmeler, yamyamlik, ise yaramayan kabile uyelerinin oldurulmesi ya da kabile disina itilmesi vb. Kurumsal kisitlamalar olmadigi zaman bu tarz “igrenc” siddet egilimleri gostermek insanin dogasinda olan bir sey Ridley’e gore.

Gubre Devrimi, 151

İnsan nufusunun hizla artisi 19. yuzyilda tarimla karsilanamaz hale geldigini dusundurtmustu. Once organik gubre kaynaklarinin kesfi, sonra da inorganik gubre uretim yonteminin bulunmasi sayesinde tarim uretiminartmisti. Bunun ustune icten yanmali motoru olan traktorler, kosum hayvanlarina olan ihtiyaci azaltip insanlarin kullanimina genis arazileri acmisti. Bugdaylari melezleyerek elde edilen dayaniklo bugday turleri gelistirilmisti. Tum bunlarin sayesinde 1931 yilinda tum dunyanin ihtiyacindan daha fazla bugday uretilebilmisti.

Borlaug Genleri, 153

Norman Borlaug’un melezledigi kids boylu ve verimli bugday varyetesi sayesinde 1960’larda 400 milyon nufusula Hindistan kitliktan kurtuldu, 1970’lerde bugday ihracatcisi bir ulke haline geldi.

Borlaug gibi bilim adamlari sayesinde verimli melez tohumlar ve fosil yakitlardan uretilen suni gubre sayesinde 1900’den gunumuze kisi basi gida uretimi %50 artmistir.

Yogunlasmis Tarim Dunyayi Kurtarir, 155

Yogunlasmis tarim sayesinde kisi basina ihtiyac duyulan tarim arazi genisligi azalmaktadir, boylece bu kullanilmayan tarim arazileri yaban hayata ve ormanlara birakilabilmektedir. Tarimin verimliligini suni gubre, genetigiyle oynanmis gidalar vb. sayesinde artirdikca cevreyi daha az kirletip, yaban hayata daha cok alan saglayabilir hale geliyoruz. Bu acisan bakinca organik tarim, biyoyakit uretimi vb. populer “cevreci” yaklasimlar aslinda zannedildigi kadar cebreci degil. Burada en problemli konu kumes ve kafes hayvanciligi gibi duruyor. Yogunlastirilmis hayvancilik zalimlik boyutunaulasabiliyor cunku.

Yogunlasmis tarimin en buyuk acmazi su problemi gibi gorunuyor, Ridley bunun da damlama sulama gibi yontemlerle asilabilecegini soyluyor. Su fiyatlari arttikca damlama sulamanin tum dunyaya yayilabilecegini dusunuyor.

Ridley yine uzmanlasmis uretim ve cok cesitli tuketimin piyasalar sayesinde gelismesinde refaha ve kurtulusa erebilecegimizi dusunuyor.

Organik Tarimin Hatali Cagrisi, 162

Organik tarim savunuculari kimyasal ilac, gubre kullanimini reddedip kendi yontemlerini uygulamaya calisirken hem cevreyi daha fazla kirletiyor, hem de daha dusuk verimle uretim sagliyorlar. Fosil yakit tuketmeyi reddetmeleriyse aslinda o kadar da buyuk bir fark yaratmiyor cunku urun tarlada yetistikten sonra tuketicinin onune gelene kadar fosil yakita bagli bircok asamadan geciyor: sogutma& saklama, ulastirma vb.

Genetik islah yontemi bundan 30 yil once kullanilan radyoaktif isima ile elde edilen mutanylara gore daha guvenli bir secenek olarak ortaya cikmis olsa da, organik tarimcilar genetik islahla uretilen tohumlari kullanmamaya yanasmiyorlarmis.

Ridley Organik tarimcilarin kimyasal yerine genetigiyle oynanan organizmalar kullanilarak gelistirilen biyolojik bocek zehri gibi teknolojik gelismelere de burun kivirdigini soyluyor. Oysa bu zehirler sayesinde cevreye cok daha az zarar veren cozumler uretilebildigini soyluyor.

Genleri Degistirmenin Yollari, 166

Ridley cevrecilerin az gelismis ulkelerde yaptigi baski yuzunden bu ulkelerde tarim uretiminin dusmesi, ve bu nedenle kitlik ve yoksulluk ortaya cikmasindan bahseder.

Ridley bir yandan da cevrecilere kendince hakkini verir: 20. yuzyilda bilim gidanin niceligini artirmaya odaklanmistir, bu da beraberinde dusuk nitelikli gidalarin sebep oldugu hastaliklari getirmistir: obezite, kalp hastaliklari, diyabet vb. 21. yuzyilda genetik islah ile dusuk nitelikli tahillar gibi gidalarin vitamin, mineral ve faydali yaglar acisindan zenginlestirilmesi saglanar bu problemlerin ustesinden gelinebilecegini soyler.

Beşinci Bölüm – Şehirlerin Zaferi: 5.000 Yıl Mncesinden Bugüne Ticaret, 171

2008 sonunda sehirlerde yasayan insanlarin sayisi kirsalda yasayan insan sayisini gecti. Tarimin makinelemesiyke birlikte kirsalda insan emegine olan ihtiyacin azalmasi sayesinde gerceklesti bu durum.

7.500 yil once Ubeyd tarzi yasam mezopotamya ve yakindoguda yayilip bir ticaret agina donusmustur.

Ridley kitabin bu bolumunde tarihin farkli donemlerinde ticareti gelistirenlerin hikayelerini -biraz da epik bir dille- anlatir. Tarihte kendilerine cokca yer verilen savascilar ve devlet adamlarinin yaptigindan daha cok bu tacirlerin onemli etkileri oldugundan dem vurur.

Ur Sehri, 173

Gunumuzden 6.000 yil once Mezopotomya’da Ubeyd kulturunu fetihleriyle yok ederek kurulan Uruk sehri 50.000 kisilik nufusuyla ilk kurulan sehir olabilir. Ticaret gelistikce harac ve koleligi yayan bir formata burunmus, ticaret agi somurgecilige evrilmistir. Ridley’in sozleriyle, “Boylece sonraki 6.000 sene boyunca surecek sablon kurulmustu; tuccarlar zenginligi yaratirken, onderler de bunu kamulastirir.

Uruk sehri bir sure sonra kuculerek tarih sahnesinden silindi. Bunun sebepleri iklimin kurumasi, toprak erozyonu ve barbarlarin saldirilari gibi cokcadir. Uruk’tan sonra ayni topraklardan bircok imparatorluk gecmistir. Yine Ridley’den alintilayacak olursak, “Cogunlukla tuccarlar ve zanaatkarlar zenginlik uretirken, onderler, rahipler ve hirsizlar bu zenginligi ziyan etmektedir.”

 

Pamuk ve Balik, 175

Nil kenarinda kurulan Misir uygarligi ve İndus nehri kenarinda kurulan sehir devletler sehirlesmenin ilk ornekleri arasindadir. Gunumuzden 5.000 yil oncesinde Peru’da da benzer sehirler kurulmustur. Peru’da bulunan Norte Chico uygarligina ait sehirde tahil tuketimi, seramik kaplar ve savas yasanmamasina ragmen sehirlesme gerceklesebilmistir. Ridley bunun balikcilik yapan kiyi kasabalariyla ic kesimlerde pamuk tarimi yapan ciftcilerin kurdugu ticaret agi sayesinde oldugunu soyler.

Bayrak, Ticareti Takip Eder, 178

M.O. 4000 ile 1500’lu yillar arasinda Akadlar ve Asurlar gibi tunc caginin imparatorluklari tuccarlarin yogun ticari aktivitesiyle genis ticaret aglari olusturmustur. Zenginlik arttikca bu imparatorluklar merkezilesip burokratiklesmis, yeniliklere ve icatlara karsi cikip ekonomilerini durgunluga suruklemis, boylece kendi sonlarini hazirlamislardir.

Denizcilik Devrimi, 180

M.O. 1200 civarinda Misir, Asur, Hitit gibi uygarliklar zayiflamis ya da cokmus durumdayken, Fenikelilerin cift sira kurekli kadirgayi icat etmesiyle birlikte tum Akdeniz havzasi, Atlas Okyanusu ve Kizildeniz’in kimi bolgelerini ve Asya icine ulasan kara yollarini birlestirip genis bir ticaret agi olustu. Sur sehri donemin ticaret merkezi haline gelmisti.

Ridley anlatilanin aksine, Fenikelilerin tarihteki en basarili insanlardan farkli olarak hirsizlar, rahipler be seflerin cazibesine direnmeyi bir sekilde becerebilip, girisimcilik sayesinde toplumsal erdemi kesfettiklerini soyler.

Parcalanmis Yonetimlerin Erdemi, 184

Merkezi buyuk devletler ve yonetimler genelde tekellesmeye dogru gittiginden ticaretin gelisimini sekteye ugratip durgunluk ve ardindan dagilmaya dogru suruklenmistir. Hindistan’da doneminde dunyanin super ekonomik gucu olan (dunya nufusunun ve ekonomisinin ucte birini barindiran) Maurya imparatorlugu gibi istisnalar ticareti sekteye ugratmadan buyumenin yollarini bulabilmistir.

Ganj’dan Tiber’e, 187

Roma’nin Misir’i fethinin ardindan Roma ile Hindistan arasinda ticaret baslamis, Cin ve Roma’nin arasindaki Hindistan uzerinden yapilan ticaret ile bu uc buyuk uygarlik da zenginlesmistir.

Col Gemileri, 189

Roma’nin yagmacilik, icat eksiklogi ve burokrasi yuzunden dagilmasindan sonra Avrupa bir karanlik caga girdi, parcalanan kucuk yerlesimler kendi yaginda kavrulma batagina saplandi.

Bu sirada 7. yuzyil cuvarlarinda Deve tasimaciligi ile Bati ile Doguyu birlestiren Arabistan yukselise gecti. Araplar farkli ulkelere yayilip mal ve bilgi tasidikca medeniyetlerini de ilerlettiler, ta ki tekelci imparatorluktaki ruhban sinifinin pencelerine dusene dek.

Pisa Taciri, 191

Muslumanlarin elde ettigi kazanclar, Yahudi tacirlerin alternatif rotalar uretip İtalya’nin ve Felemenk ulkesinin nispeten ticari ozgurluge imkan saglayan bolgelerinde ticareti gelistirmesiyle birlikte Avrupa’daki uyanisi hizlandirdi. 12. yuzyilda Avrupa tekrardan ticaretle birlikte isbolumu ve uzmanlasmayi gelistirmeye baslamisti. Avrupalilarin dikkatini ticarette matematik hesaplarina ceken Pisali Tuccar Kuzey Afrika’da yasayan Fibonacci’ydi.

Avrupalilar Araplari es gecen yeni ticaret rotalariyla tekrar doguyla olan ticaretini guclendirmeye baslamisti.

Doymak Bilmeyen Devlet, 193

1200’lu yillarda Ming hanedaninin tekelci, burokratik ve totaliter egemenligi altina giren Cin buyuk bir ekonomik cokus yasamisti, ve bu cokus yuzyillarca surdu. Oyle ki, 1950 yilinda 1000 yilina gore kisi basina dusen GSMH’si dusen tek ulke Cin’di.

Cin’in bu ekonomik cokusu sirasinda Avrupa ise cok parcali devletler ve guc odaklari arasinda amansiz savaslar verip, teknolojik ve ekonomik rekabet icine girerek ekonomisini gelistirmisti. Ridley Avrupa’nin bu daginik yapida olmasinin onemli sebeplerinden birinin bolgeleri birbirinden ayiran yuksek daglar, denizler vb. gibi cografi olusumlar oldugunu soyler.

Hububat Yasalarinin Yeniden Feshi, 198

Ridley kapali ekonomilerin hicbir ulkeye fayda getirmeyip, baska ulkelere de zarr verdiginden bahseder. Ekonomiler ne kadar acilirsa global zenginligin o kadar artacagini soyler.

Sehrin Yuceltilmesi, 202

Sehirlerde yasayan insan sayisinin artmasi insanlarin kendine yetmekten cikip farkli islerde uzmanlasip cok cesitli tuketime gecmelerini gosterir. Ridley sehirlerdeki varoslarin bile ayni ulkedeki kiraal kesimden daha iyi durumda oldugunu soyler. Bazilarina gore bu insan nufusunun gereksiz artisi olarak yorumlanir.

Altıncı Bölüm – Malthus’un Tuzağından Kaçmak: 1200 Yyılından Sonra Nüfus, 205

Ortacagdaki Cokus, 207

1200’lerde iliman giden iklimle gelen yuksek tarim hasadiyla birlikte Avrupa’nin nufusu hizli bir sekilde artmistir. 1300’lerde ise iklimin soguyup duzensiz gitmesinden dolayi hasat dusmus, bir de ustune veba (Kara Olum) salginlari gelince nufus iyice dusmustur. 1450’ye gelindiginde İngiltere nufusu 1200’deki seviyeye dusmustur.

Ridley bu nufus dususun ne Ricardocu ne de Malthuscu bakis acisiyla aciklanamayacagini soyler. 13. yuzyilda topragin besleyebilecegi insan kapasitesi Ricardocu bir teknolojik degisim sayesinde fazla artmis degildi; 14. yuzyildaysa Malthuscu bir dusus yuzunden verdigi urun bakimindan kapasitesi azalmis degildi. Degisen sey, topragin kapasitesi degil, ekonominin bunca insani besleme becerisiydi.

Ridley enteresan bir sav ortaya atar; Avrupa’nin 1340’lar ve 1360’larda yasadigi veba salginlarinin Ronesans’i alevlendiren kivilcimlardan biri olabilecegini soyler. Nufus dustukten sonra emegin fiyati artmis ve boylece emekciler daha iyi tuketim yapabilmeye baslamistir. Bir yandan da ticaretin daha hizli ve guvenli bir sekilde yapilabilmesini saglayan senetler, cift kayit sistemli muhasebecilik ve sigorta sistemleri hayata gecirilmistir. Butun kitada İtalyan bankerler krallari ve savaslari finanse eder hale gelmisti.

Benzer bir emegin pahalilasmasi trendi Avrupa’da 17. yuzyilin savaslar, soguk ve aclik ile gecen nufus dususunde de yasanmisti. Avrupa Sanayi Devrimi oncesinde bi nevi Hamarat Devrim’e girmis, insan emegine dayanmayan, sermaye-yogun bir ekonomimin carklari donmeye baslamistir.

Hamarat Devrim, 211

1600’lerde nufusu hizla artip, 1800’lere gelindiginde emek-yogun bir ekonomiyle gerileme tuzagina dusen Japonya ve Avrupa’da İrlanda ve Danimarka gibi Malthuscu nufus tuzagina dusen ornekler yasanmistir.

Britanya’nin İstisnai Durumu, 214

Britanya’nin 18. ve 19. yuzyilda Malthuscu nufus tuzagindan kacinmasi komur ve Amerika sayesinde oldu. Britanya kendi topraklari disinda uretilen bircok urunu tuketip, daha fazla ureterek bunu dis pazarlara satabiliyordu. Bunun yaninda basta Amerika ve Avustralya, Hindistan gibi somurgelere nufus gocu yasandigi icin Malthuscu baski daha da azaltilabilyordu. Cin, Hindistan ve Japonya’nin goc verme imkanlari cok daha kisitli oldugu icin boyle bir guvenlik subaplari yoktu.

Bu sayede artan nufusun getirdigi emek-yogun ekonomiye gecip, kendi basina yeter hale gelme seklinde gordugumuz yoksullasma sarmalindan kurtulabildi.

Zengin kesimlerin nufusunun yoksullara gore daha fazla artmasi, zengin nufusun ortalama refah seviyesini dusururuken, ortalamada Britanya halkinin okuryazarligi artmis, siddet egilimleri dusmus oluyordu. Ridley bunun da Sanayi Devriminin Britanya’da yesermesini kolaylastirdigini soyler.

Demografik Gecis, 216

Hindistan ve Cin gibi ulkelerde nufus artisina yonelik yapilan asiri baskilarin bos yere insanlara eziyet cektirdiginden dem vuruyor Ridley. Tepeden dayatilan bu nufus artisini azaltma cabalari olmadan da nufus artisinin kendi kendine azalabilecegini soyluyor.

Uretilen gida miktari arttikca nufusun cilginca artmayip, bir yerden sonra nufusun artis hizinda dusus oomaya baslamasi Demografik Gecis kuramiyla aciklaniyor: Olum oranlarinin dusmesiyle birlikte dogum oraninin da dusmesi sayesinde nufus artis oraninin dusmesi.

Aciklanmayan bir Gorungu, 221

İnsanlarin kendi kararlari ile daha az cocuk yapmaya yonelmesinin sebepleri: dusen cocuk olum oranlari, sehirlesme, kadinlarin artan egitim seviyesi, zenginlesme, artan ozgurluk.

Ridley genel olarak nufus artisi ve nufus dususu konularinda karalar baglamaya gerek olmadan, dunya halklari zenginlestikce nufusun bir dengeye oturacagini dusunuyor.

Yedinci Bölüm – Kölelerin Serbest Bırakılması: 1700 Yılından Sonra Enerji, 227

Ridley basta komur olmak uzere fosil yakitlar sayesinde sanayi devriminin Malthuscu nufus ust sinirina dayanmadan surdurulebildigini soyler. İronik bir durumdur bu: sanayi devriminin surdurulebilir olmasi, yenilenemeyen enerji kaynaklarinin kullanimi sayesinde olmustur. Oysa sanayi devrimi oncesinde hep yasanan durum; yenilenebilir enerji kaynaklarinin nufus artisini karsilayamaz hale gelip, ekonomilerin kendine yetme ve sonrasinda gelen yoksulluk sarmalina girmesiydi.

Varlikli Daha da Varlikli, 231

Bu pragraf Sanayi Devrimi’nin getirdiklerini guzel acikliyor.

Maden Topraklari, 234

18. ve 19. yüzyılda İngiltere’nin yaşadığı sanayileşme ve zenginleşme sayesinde o donemde birçok mucit ve bilim adamı İngiltere’de barınabilmiştir. Ridley İngiltere’nin bu dönemini 1980’lerden bu yana one cikan Silikon Vadisi’ne benzetir.

Talep Varsa Arz da Olur, 237

Sanayi devrimiyle çiftliklerden fabrika isçiliğine gecen insanlar da tüketici olabilmeye başladı. Böylece birçok mal ve hizmet icin talep artmis oldu, bu da tekrardan ureticileri kamciladi.

Ridley İngiltere’nin pamuk hikayesini detaylandirir bu bolumde. Su son cumle carpicidir: “İngiliz isci sinifi icin ucuz giysi uretmek, (Amerika’da) tutsak edilmis Afrikalilarin alinip satilmasiyla mumkun olmustu.”

Kral Komur, 243

18. ve 19. yuzyilda komur umadenciliginde verimlilik artisi olmamasina ragmen, enerji talebini surekli olarak karsilayabilecek miktarda komur uretilebilmesi sayesinde komur enerjisinin bariz ustunlugu ortaya cikmisti. İsci maaslari İngiltere’de kat be kat yuksek olmasina ragmen, İngiliz kumasi Hint kumasindan daha ucuza imal edilebilir hale gelmisti.

Komur 1860’larin 2. sanayi devriminde, yani elektrik, kimyasallar ve telgraf gibi yeniliklerin yarattigi uretim ve zenginlik artisinda da kritik rol oynamisti. Komurun gunumuzde halen elektrik uretiminde kullaniliyor olmasi hala vazgecemedigimiz bir enerji kaynagi oldugunu ortaya koyuyor.

Dinamo, 247

Dinamo ile mekanik enerjinin elektrik enerjisine cevrilmesi, elektrigin uzak noktalara iletilebilmesi, elektrik enerjisinin de tekrar dinamo ile mekanik enerjiye donusturulebilmesi.

Isı iştir ve İş Isıdır, 249

Riddley yenilenemez enerji kaynaklarinin hayatimiza girmesiyle birlikte kisi basina dusen enerji tuketimimizin hizlica arttigindan bahseder, bunu dunyada kisi basina ortalama 150 kole calistirmaya esdeger bir enerji tuketimi olarak orneklendirir.

Sanayi devriminin basindan bu yana komur, petrol ve dogalgazin bitecegi yonundeki tahminlerin hep yanlis ciktigindan bahseder. Elbette bir gun bu kaynaklar bitecektir, o gun yaklastiginda alternatif enerji kaynaklari daha ucuza gelmeye basladiginda, o kaynaklara yonelimin piyasa dinamikleri geregince gerceklesecegini soyler Ridley.

Ridley yenilenebilir enerjinin etrafinda olusturulan “hype” i da elestirir: yenilenebilir enerji aslinda anlatildigi gibi o kadar da “yesil” bir enerji kahnagi degildir cunku muazzam miktarlarda toprak isgal eder. Bu da aslinda vahsi yasamdan daha cok alan calmamiz anlamina gelir.

Biyoyakitlarin Cilgin Dunyasi, 254

Ridley biyoyakit olarak etanol uretiminin cevreye verdigi zarardan ve gida fiyatlarinin yukselmesine sebep olup, yoksul ulkelerde acligi artirdigindan bahseder.

Ridley’in ne kadar az topragi isgal edip, organik olarak uretilen enerjiden ne kadar az pay alarak kendimizi doyurabilirsek aslinda o kadar cevreci olacagimiz tezi sahsen benim zihnimi acti. Yani aslinda ne kadar cok sehirlesip, yuksek verimli gdo’lu gidalar yetistirip, yenilenebilir enerji yerine fosil yakitlar ve nukleer enerji kullanmaya devam edersek, yaban hayata o kadar cok alan birakmis olacagimizi soyler. Tum bu tezin karsisinda duran en buyuk karsi-arguman, kuresel iklim degisikligidir. Ridley buna kitabin 10. bolumde deginecegini soyler.

Verim ve Talep, 258

Enerji uretiminde ve tuketiminde verimlilik arttikca, enerjinin fiyati dusecegi icin yeni iktisadi aktiviteler ortaya cikip enerjiye olan talebi artirmaktadir. Aslinda watt insanligin cansiz kolesidir.

Sekizinci Bölüm – İcadin İcat Edilişi: 1800 Yılından Sonra Artan Verimlilik, 261

Ridley “azalan verim orani”nin neden olacagi ekonomik durgunluk kiskacindan bilginin kolektif bir bicimde yayilmasi, icatlar ve yenilikler sayesinde surekli olarak cikabilmemizden bahseder. Bu aslinda bir surekli bir devinim halidir.

Yenilik Cali Yangini Gibidir, 265

Ridley yenilik atesinin cali yangini gibi bir bolgede parlayip, sonup, sonra baska bir yerde tekrar parladigindan bahseder. İcatlarin ve yeniliklerin surekli olarak ayni yerde yeserememesini kurumlar ve nufusa baglar. Zenginlik arttiginda kurumlar rant pesinde kosarsa orada yenilik atesi soner. Ya da nufus cok hizli bicimde artip kisi basina dusen gelir pastasi duserse, bu sefer de icat yapacak insanlar icin uygun ortam (bos vakit!) ortadan kalkar.

Ridley mucitlerin makus talihinden de bahseder. İnsanlarin buyuk bir cogu yeniliklere, yani degisime kotu gozle bakar. Bu da mucitlerin surekli olarak olumsuz yorumlarla mucadele etmesine yol acar. Oysa mucitler sayesinde dunya surekli olarak zenginlesmektedir. Bundan 50 yil once sadece cok zenginlerin ve iktidar sahiplerinin ulasabildigi luksler (havayolu ulasimi, tropik meyveler vb.) gunumuzde cok daha genis kitleler tarafindan erisilebilir durumdadir.

İtici Guc Bilim mi?, 269

Ridley klasik inanis olan bilimin teknolojik yeniliklere yol actigi soylemini reddeder. Bilimin daha ziyade yeniliklerle ortaya cikan soru isaretlerini cevaplayip, bu yeniliklerin daha ileri goturulmesine imkan sagladini soyler.

Sermaye mi?, 272

Risk sermayesi ile mucitler ve girimcilerin bir araya geldigi durumda yeniligin hizlandigi dogrudur, ancak sermaye her zaman olmazsa olmaz konumda degildir. Dev sirketler kabarik Ar-Ge faturalari odeyip yenilik yapamazken, garajinda urununu gelistiren girisimciler kucuk yatirimlarla yeniligi getirebilmektedir.

Fikri Mulkiyet mi?, 276

Fikri mulkiyet yenilik icin onemli bir etken olabildigi kadar, bazi durumlarda yeniligin onundeki bir engel de olabilmektedir.

Devlet mi?, 281

Devletin bazi yeniliklere yol actigi dogru olsa da, devletin yaptigi yeni teknoloji olanlamalari ve Ar-Ge’ye yaptigi yatirimlar cogu zaman yeniligin ilerlemesine yonelik belirgin bir katki saglamamaktadir.

Takas!, 283

Ridley, gunumuz iktisadinin surekli olarak gelismesini saglayan icat makinesinin itici gucunun fikirlerim takasi oldugunu iddia ediyor. Fikirler paylasildikca ciftlesip yeni fikirler ortaya cikar ve boylece kendilerine cok farkli uygulama alanlari bulabilirler. Kulturel evrimin genetik evrimden cok daha hizli ilerlemesi, her turlu icat fikrinin hizlica bir araya gelip ciftleserek yeni icatlar ortaya cikarabilmesinden kaynaklanir. Oysa turler arasi gen gecisi cok nadirdir ve genelde yavas ilerleyen bir surectir.

Sonsuz Olasilik, 288

Bilginin yok olmamasi ve katlanarak cogalmasi, fikirlerin ciftleserek sonsuz fikir olasiligini ortaya cikarmasi Ridley’nin iyimserliginde en onemli etkenlerden birisidir.

Dokuzuncu Bölüm – Dönüm Noktalari: 1900 Yılından Sonra Karamsarlık, 291

Ridley karamsarligin prim yaptigindan, gunumuze yonelik -hele hele ki- gelecege yonelik iyimser yorumlarda bulunanlarinsa cogu zaman asagilanip dislandigindan dem vurur. İslerin kotuye gidecegini dusunup, ekonomilerin buyume hevesinden vazgecmesi gerektigi Ridley’e tam bir sacmalik olarak gorunur. (Not: ben de bu kitabi okuyana kadar benzer dusuncelere kapildigim oluyordu, simdi buyume hevesine o kadar olumsuz bakmiyorum.)

Ridley elbette ekonominin carklari gunumuzdeki gibi donerse gelecek felaket olur der, ancak dunya surekli olarak degismekte ve yenilikler ihtiyaclarimizi karsilamak icin surekli olarak filizlenmektedir. İnsanoglu kolektif bir bicimde problemlerine cozum bulmaktadir.

Kotu Haberin Kisa Tarihi, 294

Kotunserligin prim yapmasinin tutarsizligini anlatiyor Ridley burada.

Donum Noktasi Hastaligi, 298

Bulunulan zamanin bir donum noktasi oldugu, bundan sonra dunyanin kotuye gidecegi kehanetleri yuzyillardir yapilmakta ve bu kehanetlerin hemen hemen hicbirinin tutmasigi gorulmektedir.

Ridley’in Isaiah Berlin’den aldigi su alinti öjenizm (insan soyunun islahi) gibi insanliga aslinda zarari dokunan fikirlerin nasil kabul gorebildigini guzel acikliyor: “Egemenlerin ulasmayi gorev saydiklari uzak toplumsal hedefleri kovalamak ugruna, bugun hayatta olan bireylerin tercihlerini ve cikarlarini gormezden gelmek, caglar boyunca insanlarin cektigi sefaletin ortak sebeplerinden biri olmustur.”

20. yuzyilin en karamsar donemi olan iki dunya savasi arasinda bile, sag kalanlarin refahinin surekli olarak arttigini soyler Ridley.

Beterin Beteri, 301

Karamsar kehanetlere farkli ornekler. Karsarlarin her soyledigi sacma degil elbette, bazilari onemli ve dikkate aliniyor, bazilariysa onemli oldugu halde alinmiyor. Not: Hangi karamsar kehanetin dogru, hangisinin yanlis oldugunu ayirt etmek pek kolay degil sanki.

Kanser, 308

Endustrilesme ve tuketimciligin artisina itiraz eden cevrecilerin, kanser vakalarinin artacagina yonelik ongoruleri bosa cikmistir. Yine de bazi durumlarda haksiz degillerdi. Tarimda arsenik bazli DDT kullanimi besin zincirinin tepesindeki turleri yokolmaya dogru itmisti. Ancak o zaman bile yuzmilyonlrca insanin sitmadan olme riskini ortadan kaldirmisti.

Nukleer Mahser, 310

Soguk savas sonrasi gerceklesen nukleer silahsizlanma aslinda cok onemli bir gelişme olduğunu ancak bunun farkina pek varılamadiğını söyler Ridley.

Kitlik, 311

Hizli nufus artisini gida uretiminin karsilamayacagina yonelik tahminler de bosa cikmistir. Acligin halen var oldugu ulkelerde bunun yasanmasi nufus artisi yuzunden degil, yanlis devlet politikalari yuzundendir.

Kaynaklar, 313

Yenilenebilir enerji kaynaklarini tuketirken onlarin yok olmasina sebep olabilirlen, yenilenemez enerji kaynaklarini tuketmeye basladigimizda bu kaynaklarin hala yok olmamis olmasi enteresan bir zitliktir. Yenilenemez kaynaklarin yakin gelecekte tukenecegine yonelik tahminler bosa cikmistir.

Temiz Hava, 315

Son 50-60 yil boyunca Sehirlerin havasinin kirlenecegi, asit yagmurlarinin ormanlari yok edecegi gibi tahminler bosa cikmistir.

Genler, 317

1970’lerden itibaren İnsan genetigi ve ureme tibbina yonelik gelismeler de karamsarlar tarafindan engellenmeye calisilmistir. Not: Ridley burada “insanlarin hastaliklari onceden ongorulurse ozel saglik sigortalari o kisileri sigortalamaz” argumanina iyi bir yanit getirememis bence; erken teshis ile tedavi masraflari kisilir gibi seyler soylemis. Bu gibi konularda piyasanin “gizli el”i insani boyutta cozum saglayamiyor maalesef bence, bu yuzden de bunun gibi konularda regulasyonlar gerekebiliyor.

Salgin Hastaliklar, 318

Bulasici hastaliklarin genis kitleler uzerinde olumcul etki yaratma ihtimali artik geride kaldi. Bunun birkac muhtemel sebebi var: oldurucu bulasici hastaliklarin bulasma ihtimalinin azalmasi, inhn yerine yataga dusurmeyen hafif hastaliklarin genis kitlelere yayilmasi, hastaliklara sebep olan mikroorganizmalarin yapisinin kisa surelerde anlasilip asi ve diger onleyici tedavilerin gelistirilebilmesi gibi.

Ricat Borusunu Otturmek, 322

Ridley’e gore global ekonomiyi frenleme, sanayilesmeyi geriye dondurme, buyumeden vazgecip ilerici bir durgunlugu hedefleme gibi populer cevreci soylemler, aslinda Ming hanedani ya da Mao İmparatorlugu’nun yaptigi gibi gerici kisitlamalar koymakla esdegerdir. Ancak gunumuz cevrecileri halen bu gercegin farkinda degiller.

Onuncu Bölüm – Günümüzün İki Büyük Karamsarlığı: Afrika ve 2010 Sonrası İklim, 325

Bu grafik 1909’dan sonra nasil devam etmis acaba?

Ridley Afrika’nin yoksulluk ile eger zenginlesirse artacak kuresel isima arasinda bir kiskacta oldugu yönündeki genel görüşün gercegi yansitmadigini dusunuyor.

Dipteki Bir Milyar Afrikali, 327

Dunyadaki en yoksul 1 milyar insanin 600 milyonu Afrika’da yasiyor. Son 30 yildir Afrika’da veriler de pek iyiye gitmiyor. Henuz demografik gecisin saglanacagi noktada bir sehirlesme ve dogum oranlarinda yeterli dusus saglanmis degil. Bulasici hastaliklarda durum iyiye gitse de yakin gecmiste kotu etkileri oldu.

Ridley Afrika’nin durumunun global ekonominin gelismesiyle birlikte Afrika ekonomisinin de iyileserek gerceklesebilecegini dusunuyor.

Yardim Sinavi, 329

Afrika’ya yapilagelen yardimlar problemlerle dokudur. Tepeden inme planlamalarla yapilan yardimlar cogu zaman amacindan sapmis, faydadan cok zarar getirebilmistir. Piyasa ekonomisinin gelisiminde oldugu gibi, Afrika icinde asagidan yukari yayilacak sekilde gelismeyi saglayacak yardim kampanyalari olusturulabilir. Bu yardim kampanyalarinin seffafligi internet sayesinde saglanabilir.

Basarisizliga Mahkum mu?, 331

Ridley Afrika’da somurgecilikten kurtulduktan sonra kendi basina kurumlarini saglam tutup, mulkiyet haklarini koruyarak ilerleme kaydeden Botsvana ornegini verir. Ancak bu o kadar da kolay bir formul degildir cunku tepeden asagi isleyen bir surec degildir, asagidan yukari yayilan bir surectir.

Dunya Sizin İstiridyenizdir, 334

Ridley Afrika icin neden umutlu oldugunu aciklar bu bolumde. Devletlerin is yapmayi zorlastiran, mulkiyet haklarini duzenlemekten aciz yasalar ve kurallar butunune ragmen halk arasinda kayitdisi ekonomi uzerinde bir hukuk yurumektedir. Eger devletler bu alttaki ticari gelenekleri kurumsallastirip tek cati altina almayi becerebilirse, Afrika ulkelerinde girisimcilik hiz kazanip dis ticareti saha kaldirabilir. Bunun disinda Amerika ve Avrupa’nin gida gumruk tarifelerini kaldirmasi, Hong Kong benzeri serbest ticaret sehirlerinin kurulmasi gibi politikalar izlenerek de Afrika’nin kalkinmasi hiz kazanabilir. Tabii iklim tahmin edildigi uzere kotuye gitmezse.

İklim, 340

Ridley kuresel sicaklik artisina yonelik tahminlerdeki yanlisliklari anlatir. Eger anlatildigi gibi yuksek sicak artislari olacaksa, bu ayni zamanda ulkelerin cok hizli zenginlesmesi anlamina gelecektir. Not: burada Ridley’in atladigi bir nokta: gelismis ulkeler cok cok daha hizli gelisirken Afrika hala yoksul kalirsa, bu sefer kuresel isinmaya karsi kendilerini koruyacak zenginlige de ulasamayabilirler.

Daha Sicak ve Zengin mi, Yoksa Daha Soguk ve Yoksul mu?, 345

2100 yilina gelidiginde, IPCC’nin tahmin ettigi gibi 3 santigrat derecelik bir isinma gerceklesse bile, bunun olumsuz getirileri (deniz seviyesinin yukselmesi gibi) yaninda olumlu etkilerinin (yagmur artisi, karbondioksit artisi, sicaklik artisi ile tarim veriminin artmasi) de olacagini soyler Ridley. Dunyayi isitirken zenginlesmis de olacagimiz icin kasirgalar, seller gibi dogal felaketlere daha hazirlikli olabilecegimizi soyler. İnaanoglu’nun degisime ayak uydurabilme yetenegi sayesinde boyle bir sicaklik artisindan cok etkilenmeyecegini soyler.

Ekosistemleri Kurtarmak, 352

Kuresel isinma bazi turleri yok edebilir ama bazi turlerin de cogalmasina katkida bulunabilir diyor Ridley. Kuresel isinmadansa yerel ihmallere el atmak bircok turun kurtarilmasina yonelik daha az maliyetli ve efektif bir yol olur Ridley’e gore. Yesilcilerin bu yerel cabalarindan odaklarini kaybedip cevrecilerin kopardigi kuresel isinma yaygarasina kapilmamalari gerektigini soyluyor.

Ekonominin Karbonsuzlastirilmasi, 356

Karbon salimini azaltmanin cesitli alternatiflerini bulabiliriz. Bunlar teknolojik gelismelerle saglanabilir, alternatif enerji kaynaklari bulunabilir vb. Ridley iklim degisikligini tartismaktan ziyade, boyle bir olasiligin 21. yuzyilda insanligin refahinin artmasinin onunde bir engel yaratmayacagini dusunuyor.

On Birinci Bölüm – Takasbilim: 2100 Hakkında Akılcı İymserlik, 363

Ridley insanligin baslangicindan bugune olan gelisim ve buyume hikayesini takas ve uzmanlasma ile gelisen kolektif zekasi uzerinden kisaca ozetler.

İleri ve Yukari, 366

Ridley akilci iyimserligini anlatirken gunumuzde hala aclik ve sefalet icinde yasayan 1 milyar insan oldugu gercegini yadsimiyor, tam tersine bu insanlarin durumunun iyilesebilmesi icin ekonomik ilerleme, yenilik ve degisim icin israrci olmak gerektigini, bunun ahlaki bir gereklilik oldugunu soyluyor.

Ne Kadar İyi Olabilir?, 367

Ridley 21. yuzyil ongorulerinden bahsederken, tahminlerinden cok daha farkli bir dunya olabilecegi gercegini de yadsimaz. Ama temelde ne kadar olumsuzluklar yasansa da yenilik atesinin sonmeyecegini, geriye donus cilginliginin tum dunyayi etkisi altina alamayacagini tahmin eder.

Derkenar

“İcinde yasadigimiz dunya, olasi dunyalarin en iyisi degil ve asla olmayacak. Fakat mevcut halinden cok ama cok daha iyi olabilir.”

Leave a Reply